top of page
Illustration by Elly MacKay.jpg

Yunus'un Bolluk Çorbası (1)

                Elem ERK
 

 -75.jpg
log in or sign up.jpg

Ocağın başında oturan Mavi Nene, gözlerini kapamış, bir yandan da çorbayı karıştırıyordu. Çorbanın kokusu odayı sarmıştı. Kokuya bakılırsa ateşte Mavi Nene’nin meşhur bolluk çorbası kaynıyordu. Pencereden içeri esen rüzgâr, taze bahar kokusunu çorbayla birleştirirken bir yandan da Mavi Nene’nin kulağına, “Hadi bakalım, çorbanın nasibinde bugün hangi çocuk var,” diyordu. Mavi Nene gülümseyerek çorbayı karıştırmaya devam etti.

Patika yolu güle oynaya çıkan bir çocuk yerinde duramıyordu. Kâh erik dalına tırmanıyor, kâh dikenlerin arasından ona bakan çiçekleri gördükçe gülümsüyor, kâh ayağının altından kayıp giden taşları seyrediyordu. Sabahın ilk ışıkları çocuğun gözlerini daha bir aydınlatmış, ışıl ışıl parlıyordu. Gözlerinin yeşiline kaçamak bakan güneş, sonunda erik ve ceviz ağacının yaprakları arasından kendini gösterdi. Bir süre güneşin altında oyun oynadı. Sonra gitmesi gereken tepeye bakarak patika yolda koşmaya başladı. Çelimsiz bacakları yorulsa da koşmaya devam etti. Sonunda iki göz odadan oluşan ahşap bir evin kırmızı kapısının önünde durdu. Küçük yeşil penceresinden içeri baktı. Yaşlı bir nenenin ocağın başında tencereyi karıştırdığını gördü ve neşe içinde kapıyı çaldı. Kapı açılmadı. Bir daha çaldı. Kapı yine açılmadı. Daha kuvvetli bir şekilde tekrar çalınca kapı kendiliğinden ardına kadar açıldı. Ayağı eşiğe takıldı. Düşecek gibi oldu. Zar zor dengesini sağlayarak ayakta durabildi. Şaşkınlık içinde etrafa baktı. Mavi Nene, gözleri kapalı çorbasını karıştırarak:

— Gel Yunus, gel. Yanıma yaklaş.

Yunus, adını duyunca şaşırdı ama hiçbir şey söylemedi. Mavi Nene’nin yanına geldi.

— Gel, dinlen biraz, diyerek gözlerini yavaşça açtı. Yunus’un gözlerine baktı, gülümsedi. Yunus sanki annesinin yanındaymış gibi kendini huzurlu hissetti. Bir süre dinlenip Mavi Nene’yi izledikten sonra:

— Hayalimi kaybettim. Nerede olduğunu biliyor musun?

— Buraya kadar onun için mi geldin?

Yunus, küçük elleriyle başını kaşıyarak:

— Hayallerim olmadan nasıl yaşarım ki? Onları bulmak için onca yol geldim.

— Demek kaybolan düşünün peşine düştün. Onca yol yürüdün, buraya kadar geldin. Madem evime kadar geldin, ben de sana yardım edeceğim.

— Gerçekten mi? Bu iyiliği benim için yapar mısın?

Mavi Nene, Yunus’a öylesine içten yaklaşıyordu ki Yunus merakını daha fazla içinde tutamadı:

— Adımı nasıl bildin, neneciğim?

— Sarı çiçek söyledi.

— Hangi sarı çiçek? Hem nereden haberi var sarı çiçeğin benden?

— Evrende her şey sarı çiçeği bilir ve her şeyi ona söyler. Bunu bilmez misin çocuk?

— Nasıl yani?

— Biraz daha dinlen. Acelemiz yok. Çok koştun, nefesin uzakta kaldı, izin ver seni bulsun, diyerek Yunus’un elinden tutup yanına oturttu. Derin bir nefes aldı. Yunus’un gözlerinden öperek iki kaşının arasına başparmağını bastırıp yüzüne üfledi. Mavi Nene tüm bunları yaparken yüzünden gülücükler eksik olmadı. Yunus, gözlerinden akan yaşları silerek Mavi Nene’nin elini öptü. Eteğine uzanıp biraz uyudu.

Gözlerini açtığında bolluk çorbası ocakta hâlâ kaynıyordu. Mavi Nene gözlerini kapamış çorbayı karıştırıyordu.

— Hoş geldin çocuk.

— Çorba pişti mi Mavi Nene?

— Henüz değil Yunus’um. Acıktın mı?

— Hem de çok.

Mavi Nene, Yunus’a bir parça ekmek verdi:

— Çorbanın eksikleri var çocuk. Bu yaşlı bacaklarım ormanda dolaşmaya müsaade etmiyor. Ama sen tazı gibisin, bir çırpıda gider gelirsin. Belli mi olur, belki de aradığını da bulursun.

— Ormanda hayalimin ne işi var neneciğim? Kandırma beni. Çocuk değilim, ben kocaman adam oldum.

— Madem bu kadar büyüdün, o zaman çorbanın eksik olan malzemelerini de bulup getirebilirsin.

— Getiririm de bu kadar çok çorbayı kim içecek?

— Kaf Dağı’nın çocukları.

— Nasıl yani? Benden başka çocuklar da var mı?

— Olmaz mı Yunus. Güldürme beni. Her zaman düş çocukları vardır. Kiminin kayığı var uçar, kiminin çiçeği var tozar.

— Bilmece gibi konuşuyorsun.

— Alemsin çocuk. Bunları döndüğünde konuşuruz. Şimdi bolluk çorbası için söylediklerimi harfiyen yerine getir olur mu?

— Sen hiç merak etme neneciğim.

— Merak etmiyorum da sabırsızlığın düşündürüyor beni. Neyse, iyi dinle. Önce sarı çiçeği bulmalısın. Onu bir güzel dinlemelisin. Her yolun bir yolcusu, yolcunun da bir arkadaşı vardır. Sana da sarı çiçek arkadaşlık edecek.

— Sarı çiçek mi? Amma komik bir nenesin sen. İnsanın arkadaşı çiçek olur mu?

— Çiçekten daha güzel bir arkadaş mı olur? Konuşmadan iyice dinleyesin Yunus. Duyman için susman gerekiyor, diyerek Yunus’a baktı. Yunus, nenenin şaka yapmadığını anlayınca susmak zorunda kaldı.

— Sarı çiçek sana yardım edecek. Onunla yer, gök, dağ, tepe gezeceksiniz. Bir de uçan kayığınız olacak.

— Uçan kayık mı? Halı olmasın o, neneciğim?

Nene, Yunus’a öyle bir baktı ki Yunus, gülsün mü ağlasın mı bilemedi. Başını önüne eğdi. Mavi Nene onu incitmeden:

— Çocuk, bolluk çorbası çok kıymetlidir. Tüm malzemeler tam olmalı ve tarife uyulmalıdır. Şimdi beni iyice dinle; sarı çiçeği bulana kadar hiç konuşmadan ormanın içinden yürü. Bu sırada gözlerini dört aç. Sarı çiçek biraz şakacıdır. Daha şimdiden senin geleceğini anlamış ve sana bin bir türlü tuzak kurmuştur. Sen çok zeki bir çocuksun, mutlaka tuzakları fark edersin. Dara düştüğünde ağaçlara, kuşlara, suya sığın. Onlar sana mutlaka yardım edecektir.

— Çorbanın malzemelerini söylemedin daha.

— Acele etme çocuk, söyleyeceğim. Arının balından bir damla, bir tane uçmaz kuşun tüyü, acı otun kalp yarası, bir parça baykuş nefesi, göğün gözyaşı, aroması için ise taze düş şarkısı. Yazayım mı, yoksa aklında tutar mısın çocuk?

— Neneciğim, sustum sustum ama çatladım… Yani bunların hepsi şaka değil mi?

— Değil Yunus, güneş yüzlü Yunus… Düşlerini arayan sen değil misin? Önce çorba pişmeli ki bir güzel doysun çocuklar. Her şeyin bir bedeli var. En iyisi sen yola çık, ötesini berisini düşünme. Yol seni açar, diyerek Yunus’a sarıldı. Başını okşadı.

 

 -60.jpg

Mutfaktaki Gizem

Seyhan CAN

IMG_0340.jpeg

Van'da Kaldı Bir Duygu

M.Ali GÜNER

book illustrations – Lola's Curmudgeonly Musings.jpg

İlya'nın  Orman Macerası

Sakız Daha Güzel

       Savaş Ünlü

Acibe SIKAR

bottom of page